“AKSİ HALDE; Kendi zamanımızın ve hayallerimizin katili oluruz!”

Artık zamanlara sığdırıyoruz özel olması gereken  anları, bazen insanımızı ve aslında üstüne gitmemiz gereken özelliklerimizi.
İsyanlarımızı öteliyor, bizi harekete geçirecek bu etkiyi yok sayıyoruz.
Hiç birimiz kendimizin, kendiliğimizin ve potansiyellerimizin farkında değiliz.
Sevmiyoruz kendimizle yüzleşmeleri. Başarızlıkla yüzleşmekten korktuğumuz için, başarabileceklerimizden de oluyoruz.  Yani her türlü kaybediyoruz. En kötüsü de hiç denememiş olarak kaybedişlerimiz. Oysa bir şeyleri deneyerek başarız olmak bile bir kazanç olacak bize. Tecrübe denilen kazanç…
O tecrübe ki belki; tekrar harekete geçirecek bizi ve bu defa aynı hataları yapmaktan alıkoyarak başarıya ulaştıracak.
İçimizde var olduğuna inanarak mutlu olduğumuz yeteneklerimizi, hayallerimizi, kendimizi sabote ederek, başarısız olma ihtimalinden koruyarak, ancak zamanı boşa harcamış oluruz…
Esas kayıp da bu değil midir?
0’dan 1’e atlamak, 1’den 10 atlamaktan zordur…
Ama bir yerden başlamaz isek; hep 0’da kalmaya devam ederiz…
Bazen, 0’dan 1’e atlayana kadar onlarca kez tökezleyebilir, düşebilir, başarısız olabiliriz ama en azından hiç bir şey yapmamak dışında bir eylem gerçekleştirmiş oluruz. Mücadele etmiş oluruz.
O halde yapmamız gereken tek şey; gönlümüzde var olan şeyleri, hedeflerimizi, özelliklerimizi ve özel olanlarımızı gerçekleştirmek için “artık zamanlara” sığdırmaya çalışmak değil “adanmış zamanlar” içinde odaklanıp eylem halinde olmaktır…
Aksi halde; kendi zamanımızın ve hayallerimizin katili oluruz…

Yorum bırakın