TAMLAMA

Kim olduğumuz, ne yaptığımız ve bunları oluşturan tüm etmenler bir nedene, bir bedele bağlı…

İçten içe özümüzde kim olduğumuzu en iyi biz biliriz.

Kötü müyüz? İyi miyiz? Yaptığımız şeylerin altında yatan nedenlerin masumiyeti belirler değerlerimizi… Ne ve nasıl olduğumuzu…

Kaşığı sütten çıkmamışların düşünsel yorumlarını, yaptırımlarını ve cezalarını üstlenmemeliyiz bu bakımdan…

Hani varya meşhur laf; “İlk taşı en günahsız olanınız atsın.”

O iş öyle olmuyor işte… Kimin eli daha kirliyse, kimin içsel savaşı daha fazlaysa, bir diğerine çok daha büyük kelimeler ve davranışlar ile saldırıyor…

“Yaptıklarımdan mesulüm ama bu sadece beni bağlar…”

İşte böyle, tüm sorumluluğunu üstüne alabilmektir erdem ve bilinç… Ama alan yok…

Bu altyapısızlık ise tüm insani ilişkilere zerk ediyor zehrini…
Hiç bir şey sade ve olduğu gibi içten kalamıyor mesela! Aşk, dostluk, akrabalık…

“-Aşık olmak marifet değil. İnsanlar, çok güzel aşık olmayı bilir. Olurlar da…
-E sorun nerede o zaman?
-Aşkı yaşatmak, büyütmek, korumak marifet! İşte onu herkes başaramaz. Adam olana has özel bir durum yani…
-Cinsiyetçi geldi bu cümle…
-Tamam tamam cadı kızım benim, kızacağını bilerek söyledim. Aşkı korumak, büyütmek, düşürmemek, çiçek açtırmak marifet. O da öze bağlı. Özünde var olan sevme kapasitesine, kendine ve karşısındakine dürüst olabilen erdemi omuzlamış insana özgü. Herkes başaramaz sonsuzlaştırmayı…”

İşte bu misal; sokaklarımız ve evlerimizin içinde var olan tüm insani ilişkilere balta vuran huzursuzluk kaynağı…

İnsanın kendiyle olan kavgası…Hadsizliği… Ve dahası haksızlığı ile hak talep etmesi…

Ben de, başkaldırıyor ve diyorum ki; yok öyle şey…
Kabul etmiyorum tüm olumsuzluklarınızı…
Ben varım, iyi ve güzel olanı hak ediyorum…
😊🤗

Yorum bırakın