SİSLİ BİR SABAH-7…

Şeref neydi? İçinde bu duygu olmasaydı, şuan hissettiği rahatsızlığı hissedebilir miydi? Sadece rahatsızlık hissetmek yetmezdi, ancak harekete geçip eylemle buluşturabilirse hayatını ancak o zaman tam anlamıyla şerefli olabilirdi. Aklını bu düşünceler kemirmeye başlamıştı. Bir karar vermeliydi. Nereden başlayacağına dair bir karar. Sabahın köründe çocukluğunun geçtiği sokaklara boşuna düşmemişti yolu. Timur düşüncelerine gömülmüşken Bülent yığıldığı duvar dibinden zorla da olsa doğruldu;

-Neyin var Timur?

-Hala soruyorsun, senin gideceğin yok anlaşılan, şimdi ben çıkıp gidiyorum ama döndüğümde seni burada görmek istemiyorum.

-Bu holding sadece sana ait değil unutma. Kimi nereden kovuyorsun.

-Hepsi bitecek merak etme. Ortaklıkta bitecek ama sende biteceksin.

Yorgun gözlerine öfke ve iğrenmeyle karışık bir bakış oturmuştu Bülent’e bakarken ama kelimeleri kiyafetsiz geliyordu aklına; “ne söylesem boş” diye geçirdi içinden.Odasına dönüp şöyle bir göz gezdirdi, boş ve çok boğucu gelmişti. İçini kaplayan anlamsızlıkla odayı terk etti ve yola vurdu kendini.

Bodrum mavisi, sağında solunda minik nazar boncukları deseni olan demir kapının önünde öylece dikiliyordu. Kararsız parmağı bir kaç defa zile basmak üzere uzandı ama dokunamadı. Kapının açılmamasından, daha kötüsü açılıp yüzüne kapanmasından ölesiye korkuyordu.

-Ne kaybederim ki? Kaybedecek neyim kaldı.

Diyerek mırıldandı ve tekrar kararsızlığa kapılmaktan korktuğu için hızla bastı kapı zilinin düğmesine. Neden sonra açılan kapıdan hoş nergis kokuları burnuna çalındı.Ona göre güçlü, nemli, soğuk ve küstah bir kokusu vardı nergis çiçeğinin. Ya da şuan karşısında duran Zeliha’yı çağrıştırıştırdığı için onun karakteriyle ilişkilendirmişti bu kokuyu.

-Nergis mevsimi başladı demek. Bilseydim kucak dolusu getirirdim sana.

-İstemez Timur, senden gelecek gelmesin daha iyi.

-Bu kadar mı nefret ettin benden? Çok mu kötüyüm?

Cümlesini tamamlayamadan, vücudundan gücün kesildiğini hissetti ve dizlerinin üzerine yere yığıldı. Zeliha hiç oralı olmadı önce ama karşısında ki o kuvvet timsali adam dizlerinin üzerine yığılmış, çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayınca, daha fazla görmezden gelemedi. Timur’un omuzuna uzanıp elini koydu ve kısık bir sesle kulağına fısıldadı;

-Günah çıkarma vakti geldi anlaşılan…

“Arkası yarın…”

Yorum bırakın