
-Tam olarak sorunun ne anlatsana. Böyle dolambaçlar, imalar falan. Çocuktuk ve çocuk hata yapar.Şimdi bana tüm hayatında olup biteni o günün ardına bağladım dersen inanmam buna.
-Tabi ki hayır sevgili dostum Necdet, sadece içimde kalmasın dedim ama o gün hissettiklerim büyük şeylerin başlangıcıymış belki de…
-Anladım ben seni. Günah çıkarasın var senin.Ama benden söylemesi yanlış yerdesin. Yaş kemale ermeye başlayınca hesap defteri açılıyor insanın önüne.
-Hayır Necdet hayır bu öyle bir şey değil. Yaşla falan alakalı değil. Neyse boşver. Hem ayrıca “Yanlış yerdesin” derken, neyi kastettin.
Timur aslında içten içe anlamıştı Necdet’in imasını ama o söylesin istedi. Her ne kadar çok eskilere dayansa da dostlukları, o imanın altındaki öfkeyi gizleyememişti Necdet.
-Sen anladın aslında. Çok gezeceğin kapı var. Benden sana dost tavsiyesi, çaldığın kapılar açılana kadar dur önünde.
-Ben o kadar mı kötüyüm Necdet.
-Özüne bakarsan değilsin. Fakat yaptıklarının sonuçlarını göreceğini bildiğinden durup bir an düşünmedin. Kötülük buradan doğar zaten, düşünmemekten. Çünkü düşünmeye başladın mı “Şuan ki halin gibi oluverirsin” kendini tartarsın, yaptığın davranışlara kızar, gördüğün kişiyi sevmezsin. Gördüğün kişiyi sevmezsen kim olduğuna karar vermek için iki seçeneğin vardır.Bunlardan birini seçmek zorundasındır; Bir, o kişiyi kabul eder bu benim dersin kolaya kaçar, kötülüğün tarafına geçer, mutsuz, sevgisiz ve öfkeli düşünmeden yaşar gidersin. İki, o kişiyi yok eder, olması gerektiğini düşündüğün seni yaratırsın. Yani kendi içindeki tarafa karar verirsin, tarafını seçersin. Bu kararı vermezsen,ruhun hep arafta kalır. Kıvranır durursun. Sen hep kıvranıyordun.
-Neden tutup kolumdan çekmedin öyleyse…
-Bir kaç defa denemedim değil ama mümkün olmadığını görünce çekildim. Gözlerinin içine işlemişti gücün körlüğü.
Timur eli kahve fincanında, başı önde, öylece dalıp gitmişti. Uzunca bir sessizliğin ardından Necdet;
-Neyse… Ben ufak ufak evin yolunu tutayım, uyku bastırdı iyice, çırak gelir birazdan. Hadi eyvallah…
Timur öne eğdiği başını hiç kaldırmadan hafifçe başını sallayarak onayladı onu. Necdet’in “Yanlış yerdesin” derken, sesine yansıyan ifadenin altında, aşağılayan hor görmeyi hissetmişti. Necdet’in yanına geliş amacı da buydu zaten. Necdet deli dumrul ama duru ve dobra konuşurdu. Nereden başlaması gerektiğine karar vermeye çalışırken, böyle birinin sözlerine ihtiyacı vardı. Bu eski mahallesine bir ip ucu bulabilmek için gelmişti. Eski arkadaşının iması yetmişti ona. “İnsanlarda benim adıma bardak dolmuş anlaşılan” diyerek iç geçirdi. Durma zamanı değildi. Yapacak çok şey vardı ve kalabalıklar sokağa inmeden uzaklaşmalıydı buradan.
“Arkası yarın”…